Ülkemiz, tarihinin en karanlık, en acı günlerini yaşadı. Darbe ile, iç savaş ile, açıktan dış
müdahale ile yüzleşti. Yok olma tehdidiyle, Anadolu’dan toptan sürülme işaretleriyle karşı
karşıya kaldı.
Belki yeni bir fetret devri, belki yüz yıl sürecek bir kaosun ilk fırtınasıservis ediliyordu. Ülke
teslim alınacak, devlet teslim alınacak, millet esir alınacak ve birbirine kırdırılacaktı. Birinci
Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük felaket kapımızı çaldı. Bir yıkım, bir çokuluslu savaş
kapımızı çaldı.
Bin yılda 4. şok dalgası bu
Bu bir şok dalgasıdır. Bu, Anadolu’ya yerleştiğimiz günden bu yana karşılaştığımız dördüncü
büyük şoktur. Birincisi Haçlı Savaşları’ydı, ikincisi Moğol istilasıydı, üçüncüsü 1. Dünya
Savaşı’ydı. Dördüncüsü de 15 Temmuz saldırısıdır. Geleceğin tarihi bunu böyle yazacaktır.
Bu saldırının arkasında, Çanakkale’de ne kadar güç varsa o kadar güç, ülke vardır.
15 Temmuz’dan bu yana hepsinin söz ve tavırlarına dikkat edin. Hepsi suçüstü yakalanmış,
hepsi kendini ele vermiştir. Hepsi Türkiye karşıtı pozisyon almış, hepsi demokrasiye karşı
askeri müdahale yanında durmuştur.
Bize bir yok oluş senaryosu dayattılar
Bize bir yok oluş senaryosu dayattılar. Bize, kendi içimizdeki hainler üzerinden, alçaklar
üzerinden çok büyük bir tuzak kurdular. Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan, o günden
beri vesayet altında tutulan ülkemizde, yetiştirdikleri bütün kadrolarlasaldırıya geçtiler. Gülen
ve terör örgütünü kırk yıldır hazırlıyorlardı.Gülen'in örgütü dışındaki ihanet damarını ise
doksan yıldır hazırlıyorlar.
Böyle gidecek sandılar, Türkiye yüzlerce yıl kendi kontrollerinde kalacak sandılar. Biz ne
zaman kendimize geldik, kendi yolumuzu çizdik, başkaldırdık, esaretten kurtulmaya giriştik,
meydan okuduk,işte o zaman bütün unsurlarıyla saldırıya geçtiler.
Selçuklu, Osmanlı defterini dürmek
15 Temmuz böyle bir saldırıdır. 15 Temmuz bu yüzden bir darbe girişimi değildir. Türkiye’ye
yönelen açık bir saldırının, savaşın ilk aşamasıdır, ilan ediliş biçimidir. Anadolu tarihinin
sayfalarını kapatmak istiyorlar. Selçuklu ve Osmanlı defterini dürmek istiyorlar. Cumhuriyet
vesayetten çıkar çıkmaz, içerideki ihanet örgütleriyle beraber yeni Haçlı saldırılarını
başlatmalarının sebebi bu.
İlk dalga, ilk şok milletimizin derin feraseti ve yiğitçe başkaldırısıyla atlatıldı. 15 Temmuz’u
16 Temmuz’a bağlayan akşam,canlarını bu ülkeye adayan şehitlerimizin direnişini münferit
öfke sanmayın. Onlar tarihin akışını değiştirdi. O büyük felakete karşı bizi
uyardı, teyakkuza geçirdi. Bin yıllık hesaplaşmanın yeni dönemini bu çıkışlarıyla Türkiye ve
dünyaya duyurdu. Gelecek tehditlere karşı hepimizi harekete geçirdi.
Hesaplaşma devam edecek
Ama saldırılar devam edecek. Açık savaş devam edecek. Hesaplaşma, biz tam bir devlet,
özgür ve bağımsız bir ülke olana kadar devam edecek. 15 Temmuz’da tankları yürütenlerin
başka hesapları var, saldırı planları bu kadar değil. Çünkü o müdahale sadece bir gecelik
askeri müdahale değil.
Gülen ve teröristleriyle onların ordu içindeki, siyaset içindeki, medya içindeki, iş
dünyasındaki ortakları tamamen temizlenmeden bu saldırılar bitmeyecek.
Gülen ve çetesinden başka unsurlar da var
Sadece Gülen ve ekibi mi? Onlar devlet ve toplum içindekiistihbarat ağlarıydı ve en etkili
biçimde bu saldırıda kullanıldı. Ama bu kadar değil. Yine ordu içinde, sivil bürokraside,
siyasette, medyada, iş dünyasında başta ABD olmak üzere birçok ülkenin istihbaratına bağlı
geniş çevreler var.
Bunlar Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin vesayet altında kalmasının ana kadrolarıydı. 15
Temmuz’da onların da rolü var,ortaklığı var. Onlar deşifre olmadan, tasfiye edilmeden, bu
ülke ehil ellere teslim edilmeden bu savaş bitmeyecek. Gülen ve çetesinin geride kalan
unsurları yine kullanılacak ama bu sefer ana unsur olarak diğerleri harekete geçirilecek.
Ya yeniden kuruluş ya da parçalanma
Türkiye, bir yeni kuruluş döneminde. Ya yeniden yapılanacak ya da parçalanıp
dağılacak. Milletimiz, devlet içindeki milli ve yerliçevreler bu açık saldırılara, bu yeni savaş
dönemine karşı savunma hatları oluşturmalı, ülkemizin tamamında direnç merkezleri harekete
geçirilmeli. Biz, bir büyük tehlikeye, bugün yaşadıklarımızdan çok dahavahim bir
endişeye karşı tetikte olmaya çağırıyoruz.
Yeniden manda dönemine, yeniden o İngiliz muhipleri, Alman muhipleri dönemine
sürüklenmemek için bu ülkenin köylerine, kasabalarına, dağlarına ve ovalarına
çağrı yapıyoruz.
Tarih, aymazlıkların, basiretsizliklerin, ataletin, duyarsızlığın yol açtığı felaketlerle doludur.
Milletler bu yüzden mahvolmuş, ülkeler ve şehirler bu yüzden harabeye dönmüştür.
Yeni küresel güç hesaplaşmasının ana cephesi bizim coğrafyadır. Türkiye bu coğrafyanın tam
merkezindedir ve onlara göre asla sağlam kalmamalı, birkaç parçaya bölünmelidir.
İç güvenlik ordusu
Devlet yeniden biçimlendirilmeli, ordu yeniden yapılanmalı, sermaye yerli ellere teslim
edilmeli, ülkenin sınırları ve hava sahası yerli unsurlara emanet edilmeli. Bir ıslah değil,
reform değil yeniden yapılanma öneriyoruz. Yeni bir devlet, yeni bir kuruluş
sözleşmesi öneriyoruz.
TSK yeniden yapılanana kadar gerekirse bir iç güvenlik ordusu derhal kurulmalıdır. Polisin
asayiş yetkisinin ötesinde ülkeyi koruyup kollayacak, millete ve tarihe bağlı, dış tehditlere
karşı teyakkuzda bir iç güvenlik ordusuna acil ihtiyaç vardır ve bu TSK dışında bir yapılanma
olmalıdır.
Vatan ekseninde direniş cepheleri
Siyasi partiler kendilerini “yabancı” unsurlardan temizlemelidir. Artıksiyasi görüş
farklılığının, ideolojik ayrımın, kimlik farklılığının anlamı kalmamıştır. Herkesin vatan
ekseninde pozisyon alması bir zorunluluktur. Sivil bürokrasi bu yabancı unsurlardan, bu kalbi
dışarıya bağlılardan, bize Washington, Londra, Brüksel’den buyruk verenlerden uzak
tutulmalıdır. Dünyaya, bu ülkenin şehirlerinden, sokaklarından dünyaya bakan insanların en
kritik görevlere getirilmesi acil zorunluluktur.
Bunları niye söylüyorum: Karşı karşıya olduğumuz şey sadece Gülen ve çetesinin darbe
girişimi değildir. Bir istila harekatının ilk işaretidir. Sadece FETÖ ile gözlerimizi kör
edersek asıl vurucu unsur ikinci dalga saldırıyı yapacaktır. Bu da olmazsa Türkiye,
coğrafyamızı kasıp kavuran kimlik savaşlarına, iç savaşlara sürüklenecek, bu yolla diz
çöktürülecektir. Hesap budur ve hesap çok büyüktür. Bu yüzden yüz yılın en büyük tehdidine
karşıyüzyıllık bir direniş örgütlenmesi gerekmektedir.
Kimse bunları afaki sanmasın. Yakın tehdit ortadadır. Küresel ölçekte savaşın Türkiye
ayağına düşen budur. Yeni Ortadoğu-Ön Asya haritaları bu hesaplaşmaya göre
biçimlendirilecektir ve o harita taslakları çoktan belirlenmiştir.
Beş yıl teyakkuz hali
15 Temmuz sonrası sinsi bir operasyon yürütülmekte, bu içeriden işgal harekatında rolü
olanlar gizlenmekte, alınan önlemler sert bulunmakta, bu yönde kamuoyu oluşturulmaktadır.
Buna asla izin vermemek gerekiyor. O önlemler, acımasızlık değil, Türkiye’yi kurtarma, yok
oluş planlarına karşı koruma mücadelesidir. İçeriden ve dışarıdan masumlaştırma, karartma
operasyonlarına karşı dikkat edilmelidir. Çünkü bu tür operasyonlar da darbe girişimiyle
başlatılan sürecin parçasıdır.
Bu dönemin liderleri, öncüleri tarih önünde hesap verecektir. Küçük ihmaller bir milletin
felaketiyle sonuçlanabilir. Bu yüzden radikal önlemler ve kararlar alınmalı, siyaset, sivil ve
askeri bürokrasi toptan yenilenip yapılanmalı, toplumsal hassasiyetler en üst düzeyde
tutulmalı, önümüzdeki beş yıl teyakkuz hali elden bırakılmamalıdır.
Tarih yapıcı öncüler
Bugün Türkiye’yi kurtaracak siyasi öncüler, tarihin kurucu öncüleri olarak anılacaktır. Onlar
bin yıllık tarihin devamına kapılar açacak, bu milletin büyük yürüyüşünün
kahramanları olacaktır. İhmalkarlar yok olup gidecek, ihanet edenler ise,
tarihimizin utançsayfalarında yüzyıllarca anılacaktır.
15 Temmuz açık savaş ilanının tarihidir. Bu savaşa karşı direniş hattının harekete geçme
tarihidir. Darbe girişimine karşı milletin devriminin ayak sesleridir. Osmanlı’dan uzun
yaşayan Endülüs’ü hatırlayın. Nasıl da yok edildi, iz bile bırakmadılar.
Onları asla yalnız bırakmayın
Onlar bizi Anadolu topraklarına hapsetmeyi değil, bu topraklardan tamamen kovmayı
hesaplıyorlar. Bir tarihi sona erdirmeyihesaplıyorlar.
Öyleyse fert fert, ev ev, sokak sokak mücadele dönemi, ülkemizin her noktasındaki direnç
adacıklarını güçlendirme dönemidir. İçeriden işgale karşı içeriyi temizleme dönemidir.
Bu dönem, tarih yapıcı öncülere ve kadrolara omuz verme, onlarla koşma, onları asla yalnız
bırakmama dönemidir.
-2-
‘İçeriden işgal’ planı: Size o haritayı çizdirmeyeceğiz!
İbrahim Karagül – 25 Temmuz 2016 / Yenişafak
Türkiye tarihinin en büyük içeriden işgal girişimi şimdilik durdurulmuştur.
15 Temmuz, darbe girişimine karşı kitlesel bir tepkinin adı değil, birişgal harekatına karşı
milli direnişin adıdır. Yeni Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç tarihidir.
Bu direniş sadece Erdoğan’ı yok etmeye çalışanları değil, sadece iç iktidar yapısını
değiştirmeyi amaçlayanları değil, doğrudan Türkiye’ye karşı savaş başlatanları engellemiştir.
Siyasi tarihimize de bu yüzden böyle yazılacaktır.
Bu müdahaleyle, yıllardır terörle kontrol altında tuttukları Türkiye’ye karşı, “açık savaş” ilan
edilmiştir. Doğrudan saldıramadıkları, doğrudan işgale girişemedikleri bu ülkeyi, kırk yıldır
sistem içinde besleyip palazlandırdıkları bir terör örgütü ile içeriden işgale girişmişlerdir.
“Türkiye cephesi” ve açık savaş ilanı
ABD yönetimi doğrudan bu işin içindedir. ABD askerleri ve istihbaratı açık bir şekilde bu
içeriden işgalin mimarı ve uygulayıcısıdır. Sadece Gülen ve terör örgütüyle, onların intikam
hırsıyla, onların devleti ele geçirme planlarıyla sınırlı değildir.
ABD planın uygulayıcısı, Avrupa ülkeleri de alkışlayıcısı ve destekçisidir. Batı medyası da bu
işgal için önceden hazırlanmıştır. Bu yüzden topyekûn demokrasiye savaş açmış, topyekûn bir
terör örgütüne arka çıkmışlardır.
ABD’nin teröristleri Türkiye’ye saldırmıştır, saldırmaya da devam edecektir. Çünkü Türkiye
cephesi ilk kez bu kadar açık şekilde ilan edilmiş, cephe açılmıştır. Saldırılar devam edecektir.
Artık sadece iki cephe vardır
Türkiye önümüzdeki hafta ve aylarda çok ağır saldırılara maruz bırakılacaktır. İşte bu yüzden
15 Temmuz sadece darbeye direniş değil, yeni Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç tarihidir ve son
savaş ölümcülolacaktır.
Artık sadece iki cephe vardır: İşgalciler ve onlarla hareket eden vatan hainleri ve onlara karşı
ülkemizi, milletimizi, geleceğimizi, tarihimizi, Anadolu mirasımızı savunan vatanseverler
cephesi.
Para için, vadedilenler için ülkesini satmışları unutmayın. Vatan hainleri sadece Gülen ve
teröristleriyle sınırlı değildir. Her yerde, en yakınımızda bile bulunabilen kişiler, bir süre
sonrabulundukları yerde patlayacak, saldırılara girişecektir.Vatanseverler cephesi için küçük
hesaplar, küçük ayrılıklar artık anlamsızdır. Bu ülkeyi seven, bu ülkeye bağlı olan herkes artık
aynı cephededir, tek savunma hattındadır.
Türkiye-ABD ilişkisine kanlı sayfalar eklendi
Evet, içeriden işgal şimdilik başarısız oldu ama o işgalcilerin bir kısmı
yeniden kamufle oldu. Bir sonraki saldırı için, kendilerine yeni program ve tarih verilmesini
beklemek için, geri çekilin talimatları doğrultusunda kamufle oldu. Sadece Pensilvanya’dan
değil, Beyaz Saray ve Pentagon’dan gelecek talimatları beklemek için gizlendi.
Barack Obama; birkaç ay sonra bitecek Başkanlık kariyerine bir utanç sayfası eklemiştir.
Kendi istihbaratının yönettiği bir terör örgütü üzerinden Türkiye’ye saldırmıştır. Kendi
istihbaratının talimatlarıyla hareket eden bir örgüt eliyle bu milletin tamamını hedef almış,
Meclis’ini bombalamıştır.
ABD yönetimi, Erdoğan’ı yok etmeye, Türkiye’yi teslim almaya girişmiştir. Türkiye-ABD
ilişkilerine kanlı sayfalar eklemiştir.
Çokuluslu müdahale: Dış bağlantı neden gizlenir?
Hesaplaştığımız tehdit çokulusludur. 28 Şubat müdahalesi bu ülkede sadece iç iktidar kavgası,
darbe olarak tartışıldı. Oysa Neocon-İsrail aşırı sağı üzerinden servis edilen
bir küresel projeydi. Ardından neler olduğunu gördünüz. O 28 Şubat küresel bir hal aldı.
İşte bu tarihten sonra Gülen ve terör örgütü alabildiğine beslendi, yeni bir müdahale aracına
dönüştürüldü.
Gezi isyanı da, çokuluslu bir müdahaleydi. Avrupalı istihbarat örgütleri tarafından planlandı,
yönetildi. Sokak terörü ve vandallıkla dönemin Başbakanı öldürülecek, Türkiye diz
çöktürülecekti. Hatırlayın, sokak aralarındaki terör gruplarını Avrupalı istihbarat üyeleri
bizzat yönetiyordu. Bu işin üstüne gidilemedi, sulandırıldı, dış bağlantı gizlendi. 28 Şubat’ın
dış bağlantılarının gizlenmesi gibi. Çünkü bu bağlantılar içeriden korundu. Bütün terör
örgütleri o günlerde tek cephe haline getirildi.
ABD-İsrail infaz listeleri
Başarılı olamayınca 17-25 Aralık servis edildi. Gülen’in emniyet ve yargıdaki kadroları
devreye sokuldu. On binlerce kişilik tutuklama listeleri, İsrail ve ABD istihbaratının yapığı
infaz listeleri vardı. Bugünkü Türkiye’nin mimarları ve destekçileri imha
edilecekti.Darağaçları kurulacak, Türkiye, 28 müdahalesinde hedeflenen mevziye çekilecek,
büyük iddiaları için ağır bir şekilde cezalandırılacaktı.
O saldırının arkasında da ABD yönetimi vardı. Yine Gülen ve terör örgütü kullanılmıştı. O
da çokuluslu saldırıydı. Gülen ve Erdoğan kavgasıyla sınırlı değildi. İç iktidar kavgasıyla
sınırlı değildi. Bir proje aralıksız çalıştırılıyordu.
Hatırlayın, bu senaryo da başarısız olunca, açıktan PKK ve diğer örgütler üzerinden
Türkiye’nin bir bölümünü işgal etmeyegiriştiler. O günler, Güneydoğu’da yürütülen büyük
operasyonlarınterörle mücadele değil, bir tür işgal girişimiyle mücadele olduğunu yazıyorduk.
İade tiyatroları ve suçüstü hali
ABD yönetimi, ittifak ilişkisi kurulduğundan bu yana Türkiye’ye karşı hiç bu kadar açıktan
düşmanlık yapmamıştı. Önceki darbeleri de o planlamış ve yönetmişti. Mümkün
mertebe kendini gizlemiş, TSK’nın tamamı üzerinden operasyon yapmıştı. Bu sefer açıktan
bir terör örgütüyle saldırdı. Teröre destek vermekle kalmayıp onu Türkiye’ye karşı
“ortak” olarak kullandı. PYD’yi kullandığı gibi.
Gülen’i de, terör çetelerini de ABD istihbaratının yönettiği artık şüphe götürmez bir
gerçektir. Utanmadan kıvırmaya, işi sulandırmaya, iade tiyatroları oynamaya
çalışıyorlar. Rezilce bu suçüstü halini gizlemeye çalışıyorlar. Dünyanın gözü
önündekatliam yapmış bir örgütü savunmaya çalışıyorlar.
Bize karşı 11 Eylül yöntemi kullandılar
Arık bu aşamadan sonra ABD ile bölgesel ortaklıklar, stratejik ortak söylemleri bitmiştir.
Bölgesel hiçbir konuda ortak hareket etme ahlaki zemini kalmamıştır. Çünkü onların bizim
coğrafyada yapıp ettiklerinin tamamı Türkiye’nin geleceğini vurmaya dönük
planlanmıştır. Suriye meselesi biter bitmez zaten Türkiye’ye saldıracaklardı. Bitmeden
saldırmaya başladılar.
Siyasi hafızamız, tarihimiz bu alçaklığı hiç unutmayacaktır.
11 Eylül saldırıları nasılsa, nasıl bir örgüt üzerinden yapılmışsa, bu sefer de ABD aynı
yöntemi bize karşı kullanmış, terör örgütü üzerinden kutsallarımıza, değerlerimize, insanımıza
saldırmıştır.
Türkiye’deki ABD unsurları bu işin içindedir. Diplomasisi de, istihbaratı da, askeri unsurları
da bu işin içindedir. Organizasyon İncirlik’ten yönetilmiştir. Akıncı Üssü sadece terör üssü
olarak kullanılmıştır. Planlama ve operasyon merkezi İncirlik’tir. Toplantılar, organizasyonlar
orada yapılmış, talimat oralardan verilmiştir.Erdoğan’ı öldürmeye giden ve kaçan askerler
büyük oranda ABD unsurları tarafından korunmuş, korunacaktır.
Medeniyetler köprüsü kana bulanmıştır!
Sokakta gördüğümüz o şehit resimlerini Obama ve ekibine ithaf ediyoruz. O resimleri
görüntüleri hep canlı tutacağız ve her ABD sözü geçince onları hatırlayacağız. Tankların
ezdiği gençleri, sokakta cesedi bulunan çocuğu, kurşunlanıp boylu boyunca uzanan kadını, o
vahşet görüntülerini bıkıp usanmadan onların önüne getirecek, gözlerine sokacağız.
İki kıtayı birbirine bağlayan, Avrupa ve Asya’nın sembolü o muhteşem Boğaz Köprüsü, o
medeniyetlerin buluştuğu yer, ABD yönetiminin adamları tarafından kana bulanmıştır. O
köprü, o sembol, o kan hiç unutulmayacaktır. Bu kan doğrudan Türkiye ile Batı arasında
ilişkileri koparmak için akıtılmıştır. Doğu ile Batı arasındaki bütün bağların koparılması için
atılmıştır. Bir türmedeniyetler çatışmasına zemin hazırlamak için akıtılmıştır.
Obama ve ekibi canlı mı izledi?
Günlerdir meydanlardayım. Büyük bir öfke ile vatan ekseninde dimdik ayakta duruyoruz.
Obama ve ekibi, o akşam siz ne yaptınız?Darbe kalkışmasını, içeriden işgal girişimini canlı
mı izlediniz? İncirlik’ten anlık bilgiler mi aldınız? Erdoğan’ın öldürülüp öldürülmediğinin
heyecanını mı yaşadınız? Operasyonu mu izliyordunuz? Ya da o an bütün bunları nerede
izlediniz?
Sizin adamlar başarsaydı, bütün ülke kan gölüne dönmüş, sokaklar infaz alanına
çevrilmiş olacaktı. Binlerce insanı öldürecektiniz. Bunu darbenin ilk saatlerinde gösterdiniz.
Senaryonun devamında başka neler vardı? Hemen sonra PKK işgali başlatacak, Alevi-
Sünniçatışmaları çıkaracak, ABD donanması Ege ve Akdeniz kıyılarınamı gönderilecekti?
Yoksa İstanbul’a mı gelecekti?
Sokağa ilk çıkan birkaç bin kişi, sizin o küresel hesaplarınızı, o kirli tezgahlarınızı başınıza
yıktı. Bu utanç size yetecektir. Haçlı Savaşları’ndan bu yana, Anadolu direnişinin ne olduğunu
biraz olsun okumalıydınız. Bu ülkenin, o tarih yapıcı geleneğin hikayesini, en azından Batı ile
ortak hikayesinin biraz olsun öğrenmeliydiniz.
Katliamla anılacaksınız
Size ne olacağını söyleyeyim:
Buradan müthiş bir siyasal dalga gelişecek. Gençlerimiz yepyeni bir siyasi kimlik ve
bilenmişlikle kuşanacak. Bu yeni siyasal dalga, temelinde özgürlük ve
bağımsızlık üzerine, meydan okuma üzerine kemikleşecek. Bu dalga, Türkiye’nin büyük
yürüyüşünü devam ettirecek. On beş yaşındaki gençler bile ülkeleri için seferber
olacak, “Türkiyeli” olmanın anlamını bilecek, işte bundan sonra asıl tarih yapıcı rol, o güçlü
ana omurga ile ortaya çıkacak.
O adam orada olduğu müddetçe, o karargah orada olduğu müddetçe, onun teröristleri
Türkiye’ye saldırdığı müddetçe, siz bütün bunları koruduğunuz müddetçe Türkiye’nin
düşmanları olarak anılacaksınız.
Cinayetlerle, katliamla suçlanacaksınız. Ayak oyunlarıyla, dolambaçlı senaryolarla
bu suçu gizleyemezsiniz. Bizleri uyutamayacak, gözlerimizi kör edemeyeceksiniz.
Size o haritayı çizdirmeyeceğiz
Milyonlarca insan, medeniyetleri birbirine bağlayan o köprüden her geçişinde o cinayeti, o
saldırıyı, o içeriden işgal saldırılarını hatırlayacak. Siz o teröristlerinizi üzerimize saldıkça, o
terör liderini orada korudukça, bu ülkede olan her kötü şeyden sizi sorumlu tutacağız.
IŞİD’le gözlerimizi kör edip PKK’ya alan açıp, haritalar çizdiniz. Biz ayakta kaldıkça o
haritanın çizilemeyeceğini siz de biz de biliyoruz. Öyleyse daha da saldıracaksınız, onu da
biliyoruz. İçeriden fraklı ortaklarınız var ve gün geçtikçe onları da sahaya süreceksiniz, onu
da biliyoruz.
Ne yaparsanız yapın, bizler, evlerimizi sokaklarımızı, mahallelerimizi ve bütün ülkeyi
savunma hattına dönüştüreceğiz, “Acımasız Direniş”in kalelerine dönüştüreceğiz ve asla
yeniden 20. Yüzyıla dönmeyeceğiz.
İbrahim Karagül/29 Temmuz 2016